Ana Sayfa » , , , , , , , , » Kim Gülen'e mektup yazdı başına gelmeyen kalmadı

Kim Gülen'e mektup yazdı başına gelmeyen kalmadı

Yazar Blogspot on 3 Mart 2014 Pazartesi | 07:56


CEMAATİN DERDİ TEKASÜR KRİZİ
Karşımızda, yola çıkış itibariyle dinî bir yapı var. Bu yapı, eğitimi kendisine alan olarak seçmiş ve bu alanda yürümüş. 1967'lerde yola çıkmış olan hareket; bugün okulları, dershaneleri, basın-yayın organları, ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlarıyla adeta devlet haline gelmiştir. Dostça bir eleştiri yapmak isterim. Problem, Gülen cemaatinin güce ve nüfuza talip olmasıdır. Kur'an'daki Tekasür Sûresi'nde ifade edildiği gibi ben bunu "Tekasür Krizi" olarak adlandırıyorum. Yani çoğaltma tutkusu krizi.
10 YIL ÖNCE GÜLEN'LE TANIŞTIM
Gülen grubuna mensup insanları 30 yıldan beri tanırım ve görüşürüm. Hocaefendi ile tanışmam ise 10 yıl önceye dayanıyor. Hocaefendi hakkında bir karalama kampanyası yapılmıştı ve o dönem Akit gazetesindeki köşemde yapılanın yanlışlığına dair bir yazı yazmıştım. Bu yazı üzerine mektuplaştık ve 2009 yılında bir program nedeniyle gittiğim Amerika'da bir görüşmemiz de oldu.
CEMAATE OBEZ ABİ BENZETMESİ
Problem olarak gördüğüm bazı meseleleri ilettim ve daha sonra bir mektupla da bu eleştirilerimi teyit ettim. Özetle Cemaatin, Müslüman cemaatler içerisinde abilik konumuna oturduğunu ama obez bir abi olduğunu, elindeki rızkı; küçük kardeşlerine paylaştıracağına, küçük kardeşlerinin önündekini de almaya çalıştığını söyledim.
İkincisi; ümmetin çıkarı ile cemaatin çıkarı ne zaman çatışsa, bugüne kadar hep ümmetin çıkarını değil, kendi çıkarını öncelediğini ifade ettim.
Üçüncüsü; Cemaatin bir menfaat grubu görüntüsü verdiğini belirttim.
Dördüncüsü; zengin sever bir görüntü verdiğini, yoksul, muhtaç, mağdur ve mazlum kesimlere sahip çıkması gereken bu yapının güç ve nüfuza sahip çıktığını münasip bir lisanla ilettim. Bu eleştirileri hem hocaefendiye, hem de cemaatin buradaki temsilcilerine ilettim.
BAŞIMIZA GELEN PİŞMİŞ TAVUĞUN BAŞINA GELMEDİ
Hocaefendi gayet nazikâne davrandı; fakat oradan çıktıktan sonra başımıza gelen pişmiş tavuğun başına gelmedi.
Şahsi olarak başıma gelenleri anlatarak olayı kişiselleştirmek istemiyorum. Ancak Akabe camiası olarak size birkaç örnek verebilirim.
KELEPÇE TAKIP GÖTÜRDÜLER
Akabe kardeş kuruluşlarımızdan bir arkadaşımızın uzak vilayetlerden birinde bir BAĞ-KUR davası var. BAĞ-KUR memuru, primleri alıyor ve yolsuzluk yapıyor. Bizim arkadaşımız mağdur ve bu dava da 15 senedir sürüyor. Mağdur olan arkadaşımızı davaya götürmek için bileğine kelepçe takıp hapse attılar. Yalvar yakar, rica minnet ancak kelepçeli şekilde uçakla davaya gönderme izni alabildik. Bu olayın arkasını araştırdığımızda ise karşımıza Cemaat çıktı.
CEMAATİ ELEŞTİRİYORSUNUZ!
İkinci olay ise yine Akabe kardeş kuruluşlarımızdan bir yardım kuruluşumuzun kamu yararına vakıf statüsü alabilmesi için müracaat ettik. Yeterlilik teftişi yapan müfettiş geldi ve açıkça kuruluşumuzun başkanına, "Ben size yeterlilik raporu vermeyeceğim. Çünkü siz cemaati eleştiriyormuşsunuz" dedi. Bu hâkim ve müfettiş cemaatin değil, devletin memurudur. Cemaatten değil, milletten maaş almaktadır.
CEMAATİN İÇİNDE 3 KESİM VAR
Cemaatin içerisinde üç kesim olduğunu görüyorum. Birinci kesim; Gerçekten samimi, candan, mü'min insanlar. İkinci kesim de; cemaatten nemalanan ve cemaati bir menfaat organizasyonu gibi gören insanlar. Üçüncü kesim ise çok elit, çok az. Bu kişiler beyin takımını oluşturan ama beyni kendilerine bırakılmamış, yani merkezden "Biz yaparız" diyen bir takım.
Bu üç kesimden birinci kesimin ciddi manada şu anda bir kısmının koptuğunu görüyorum. Bu kişiler, "Biz bunun için yapmadık, bunun için yardım etmedik, bunun için para vermedik" diyor. Birinci kesimin ikinci kısmıysa şu anda tereddüt ve ciddi bocalama yaşıyor.

0 yorum:

Yorum Gönder

 
Ana Sayfa | Reklam Ver |İletişim
Copyright © 2013. Türkiye Haberleri,Siyaset,Ekonomi,Yerel Seçimler,Spor - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kopyalama yapılamaz!..